Ülkenin birçok yerinde şiir şölenleri veya şiir dinletileri düzenleniyor. Özellikle Orta Anadolu’da şair ve yazarların bir araya gelerek kültürel etkinliklerde bulunması güzel buluşmalardır. Bugüne değin Ankara, Kayseri, Çorum, Kahramanmaraş, Erzurum, Elazığ, Osmaniye, Tokat, Balıkesir, Trabzon, Sivas, Ordu şiir günleri düzenlendi. Bu şiir günleri veya şölenleri bazı şehirlerde sona erdi bazılarında ise devam ediyor.
Kent ve medeniyet düşünüldüğünde yazarların, sanatçıların, şairlerin böylesi etkinliklerde buluşmasının az çok mutlak biri etki bırakacağı kanaatını taşıyorum. Ancak bazı kentlerde bu buluşmalar genellikle de birkaç emektarın gayretiyle olduğundan maalesef akim kalmaktadır. Her şeye rağmen canla başla şiir şölenlerini devam ettirme sürekliliğini gösteren emektarların da hakkı verilmeli ve devlet sahip çıkmasa da yerel yönetimler bu gibi organizelerde olmalıdırlar.
Söz uçar yazı kalır, bu saikle bir iki şiir okumak için saatlerce yol kateden şairler şiir severlerle buluşuyorlar. Şiir okumalarını; şairlerin buluşmaları, kaynaşmaları, dayanışma içinde bulunmaları ve bulundukları mekânlarda kültürel bir canlılığın oluşmasına katkıda bulunmaları nedeniyle olumlu ve faydalı buluyorum. Ancak, bu buluşmaların olumsuz yanları yok mu elbette var. Yazar ve şairler arasında “körler sağırlar birbirlerini ağırlar” türünden yakınma ve eleştirileri de dikkate almak gerekiyor. Yerel şiir dinletileri özellikle genç şairlerin kendi rüştlerini ispat etme noktasında önemli bir imkândır. Ancak şiirlerin niteliği kadar şiir okumanın ustalığının da gösterilesi elzemdir. Nitelik ve estetik sanatın varlığını oluşturur. Bu bakımdan dinletilerde yerelden ulusala uzanan şairler tercih edilmeli ve dinletilerde okunacak veya yorumlanacak şiirler konusunda hassas olunmalıdır. Şiir dinletileriyle ilgile en önemli hususlar ise şaire, şiire ve dinleyicilere olan katkıları düşünülebilir. Eğer bu etkinlikler yapıldığında iyi bir duygu ve düşünce bırakmıyorsa, şaire ve Türk şiirinin gelişme sürecine katkıda bulunmuyorsa bu tür buluşmaların pek bir faydası da olmaz.
Şiir dinletilerini irdelemek gerekirse önce şairleri anlamak zorundayız. Şiir severlerin, şairlerin tamamını tanımalarını ve anlamalarını düşünmek pek mümkün olmasa da böyle bir durum kuşkusuz şair ve şiirle ilgili bir soruşturmanın derinliğini ortaya çıkarır. Şairi tanımanın şiiri tanımak olduğu düşünülebilir. Bir şairi tam olarak bilmek mümkün olmasa da o şairle ilgili bir kanaate sahip olunabilir. Şair kürsüye çıkıp şiirini okuduğunda “ne de güzel okudu” demek kafada, şair ve şiirle ilgili istifhamları yok etmez. Şairin yazdığı ve okudu şiirle topluma ne verdiği de önemlidir. Ancak şairler sanatlarında farklılıkları ortaya çıkardıklarından ve yerine göre mücerret bir şiir okuduklarında okuyucu bu şiirden ne anlayacaktır. Yani başka bir ifadeyle şiirde dil, üslup, seviye şairle kari arasında kopuklukların yaşanmasına de neden olabilir. Bir yazar topluma hitap ederken toplumun seviyesine göre düşüncelerini aktarır. Çünkü yazarın amacı kitlelere seslenmek kadar kitleleri bilgilendirmektir de. Ancak şairin böyle bir amacı var mıdır? Şair gönlünden akan her şeyi bariz bir halde şiir severlerle paylaşmak durumunda olmayabilir. Şairin özeli şiirin gizliliği demektir mahrumiyet demektir. Şiirdeki müphemiyet kadar açıklık da olmalıdır. Yani her iki durumda şairle okuyucu veya dinleyici arasında bir kopukluk da kaçınılmaz olabilecektir. Toplumun seviyesine göre şiirler okumak his, heyecan ve coşkunun yükselişini ortaya çıkarsa da şiirdeki ekol, bağımsız, bağlantısız yön ve yönler açısından bir tezat oluşturabilir. Ekol deyince benzeme ve taklit açısından okunan şiirler şiirin membaı hususunda şiirin niceliğini de akla getirmektedir.
Şairlerin şiir severlerle buluşmasını önemsiyorum. Şiir severlerin şairleri anlamada, şiirlerin ifade ettiği anlamları idrak etmede; insan ve toplum sorunları ve medeniyetlerin teşekkülünde şairlerin dillerinden çıkan dizelerin ”sihirli bir ok” olduğu gerçeği unutulmamalıdır.