28 Ocak 2008 Pazartesi

AYİNE-İ DEVRAN (Baki Demişki...)

Baki demiş ki: “Görelim ayine-i devran ne suret gösterir” Günümüz Türkçesine göre: bakalım zaman aynası, ne suretler gösterecektir.
Zaman dalgası, felsefecilere göre geçmiş bugün ve gelecek olarak izafe edilmektedir. Zamanın insanların yaşaması açısından mutlak olan bir önemi vardır. Tutum ve davranışlarımızın üzerimizdeki etkisi de yine zaman içinde kendini gösterir. Bundaki değişimlerin olup olmadığını yine bu dalgaların ortasında kendimiz bulduğumuzda anlarız. Bizim değişip değişmediğimiz kadar gelişmemizde de bunun tesir ettiğini belirtebiliriz.
Zaman ve mekân hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Öyle anlar gelir ki düşüncelerimiz gelişir, gördüğümüz yaşadığımız ve etkisinden kurtulamadığımız olaylar karşısında kendimizde bazı fikirlerin yer etmeye başladığını görürüz. Fikri değişiklikler itiyatlara ne kadar yansır burası biraz tartışmalıdır işte. “Can çıkar huy çıkmaz” gerçeği bunun en somut numunesidir. Mesellerimize yerleşmiş olan” bir insan beşinde ne ise ellisinde de odur” sözü yine bu gerçeği işaret etmektedir. Ancak hayata bakışımızda, kendimize gerektiği kadar dokunulmadığı sürece farklı davranışlar sergileyebiliriz. Bu davranış her ne kadar bir değişiklik olarak düşünülmese de bazı insanların hayatlarında hiçbir değişimin görülmediği düşünüldüğünde bunun da bir fark olduğunu görürüz.
Davranışlarımız bir anlamda hayata bakışımızın da bir göstergesidir. Zira insanın başına ne kadar olay gelirse gelsin hayatlarında köklü bir değişiklik görülebiliyor mu o yönüne bakılmalıdır. Aslolan insanın başına bir şey gelmeden kendi davranışlarını kontrol etmeli ve kendine daha iyi bir yol çizebilmelidir. Fakat her insan yaşadığı onca tecrübelere, yanılmalara rağmen hayattan bir ders almaz. Ama bazı insanların yaşadıklarından öğrendikleri çok şeyler olduğunu ve bunlara göre bir yol izlediği de bir gerçektir.
Bazı insanlar yol göstermek amacıyla şöyle der: “kendiniz olun” yani bir başkası olmayın anlamında söylenen bu söz başka bin insanı taklitten öteye gitmeyen özentiye kapılmamak içindir. Ancak başkalarına özenilse de ve bu özentilerde iyi veya kötü davranışlar alınsa da önemli olan insanı yüceltecek davranışlar içine girebilmesidir. Yanlışlarına set çekebilmek sürekli tekrara, yanlışa, hataya düşmemektir.
Bizler kendi ihtiraslarımızın kurbanlarıyız. Gidilecek yola kimine göre şeytanla kimine göre de nefisle gidilmektedir. İçimizde binler İbrahimler yanar ama bu yangınlık her nasıl olursa olur bir türlü bizi yakıp da huzura götürmez. Çilesini çekeriz ama günahına da vebalına da ortak olmaktan bir türlü vazgeçmeyiz. Bir şeyin bedelini ödüyorsak kendimizi sükûn içinde görmeliyiz saadetin kapılarının aralandığını fark etmeliyiz.
Biçare insanlar küçük düşünen zavallılardır. Gayesi ufuklar ötesine bakmayan beyinler küçük mutluluk ve sıkıntılarla boğuşmak durumundadır. Bunun için diyoruz ki şair’in dediği gibi “Görelim ayine-i devran ne suret gösterir” sözüne; insanın “Allah’ım beni dinin üzerine kalbimi sabit kıl” inancına sahip olunmakla ayaklarının yere sağlam basacağı bir gerçektir.

Hiç yorum yok: