28 Ocak 2008 Pazartesi

EY TÜRK ŞİİRİ!...

Türk Romanı üzerine yapılan eleştirilere bakınca bu edebi türde gerçekten de yerimizde mi sayıyoruz diye düşünmeden edemiyoruz. Öyle eleştiriler oluyor ki sanırsınız ki ülkemizde doğru dürüst bir romancı yok sanırsınız.
Gerçekten öyle mi?
Ülkemizde romancı yetişmiyor mu?
Bir yandan da son yıllarda yayınlanan romanları görünce de şaşırıp kalıyorsunuz. Ama konumuz roman değil. Yıllardır bir enflasyon gibi önümüzde duran şiirdir konumuz.
Ülkemizde yayınlanan edebi türler içinde şiir türünün başı çektiği bir gerçektir. Zira yazanın okuyandan çok olduğu şairler ülkesi haline geldik. Roman konusu şiire göre biraz daha farklıdır. İyi şairlerle sıradan şiir yazanları nasıl ortadan ayırırsanız ayırın romancılar için bu biraz zor. Her insan roman yazamaz. Sakın bana şiir de yazamaz demeyiniz.
Her önüne gelen şairdir.
Eline kalemi alan da şairdir.
İki mısra şiir ezbere söyleyen de şairdir.
Yerel gazeteler şiirlerden geçilmiyor.
Nere baksak şair ve şiir.
Sağa dönsek şair, sola baksak şair.
Bu ülkede şiir bereketi, şair bolluğu var. Velhasıl duygulu insanlarız, azıcık kederlendi mi alırız elimize kalemi döktürdükçe döktürürüz.
Yunus Emreler,Karacaoğlanlar,Dadaloğluları barındıran bu topraklardan şair çıkmaz da ne çıkar!...
Bir şair dostumun şiirlerine okuyordum, baktım ki aşk üzerine güzel şiirler yazmış. Dedim ki; ” sen aşk üzerine pek şiir yazmazdın ne iştir?” Dedi ki yazıyordum ancak bu şiirlerimi yayınlamamıştım. Anlaşılan o ki kırkından sonra aşk duygusu bir ateşten gömlek olmuş ki bu şiirlerini gün yüzüne çıkarmış. İyi de yapmış. Zira halk şiiri tarzında ki o doyumsuz şiirleri insan okudukça okuyor… Söz arasında dedi ki: “bu şiirleri yayınladıktan sonra gençler şiirlerimi alıp sevgililerine kur yapıyorlarmış…” Kendisi bu duruma şaşırmakla birlikte biraz pişmanlık da duyuyor tabii olarak…
Görüyorsunuz değil mi elin oğlu kur yapmak için şair pozlarına giriyor. Yeter ki sevgilisine ilan-ı aşk edebilsin!
İşte, şairlik biraz da bunun için boy atıp gelişiyor(!)
Siz ne düşünürsünüz bilmem ama her eline kalemi alan kendini allameyi cihan sanmamalı. Yoksa bunların cakalarından geçilmez. Bu tip insanlar biraz da şöhretin bir yolunu bulurlarsa işte o zaman maazallah! Ekranlarda bu tip insanlar son yıllarda oldukça fazla. Reyting uğruna ne temiz bir Türkçe, ne ahlak ne de saygı kaldı. Yeter ki çene olsun. Biraz da yayı gevşek olunca yapılacak bir şey yok!
Zamanla yanımıza gelen veya bir şekilde bize ulaşan ve elimize şiirlerini tutuşturan genç ihtiyar kimseler oluyor. Her yazılanın şiir olmadığını bu kimseler anlatabilmek de pek güç maalesef! Türk şiirinin ustalarını okudunuz mu değdiniz de apışıp kalıyorlar.
Neden dersiniz?
Çünkü kim şair bilmezler, kim güzel eserler vermiş, ne gibi kitap çıkarmışlar görmemişlerdir. Görmedikleri için kendi tabularına sığınıyorlar ve size bunu sunuyorlar:
- Abi şu şiirimi bir okusana!
- İyi olmuş değil mi? Biraz aceleye geldi ama...
* * *
Güler misin ağlar mısın?
—Abi be hele bir de şuna bak!
Adam şiir değil; bütün ihtiras, kin ve öfkesini kâğıda dökmüş adına bir de şiir demiş…
Şiirimin güzel güzlü, temiz yürekli ve cesur bakışlı şairlerini tenzih ederek: Öyle sanıyorum ki bu şiirler şiir olalı böyle bir eziyet çekmemiş; rezil rüsva olmamıştır.
Ey Türk şiiri titre ve kendine gel!
------------------
Şair Eşref şöyle der: Şair yok şimdi Müteşair çoğladı. Yok yok öyle değil, şairin sadece adı kaldı. Eskiden divan tertip etmeden önce şairler en az 2-3 bin beyit ezberlermiş. Şimdi öyle mi? Önüne gelen şair kesildi. Ortalık şairden geçilmiyor.. Ha bir de "şu şiirime bakar mısın?" olayı var sürekli birileri şiir gönderir oldular. Bunu yapanlar içinde değme şairler !.. de yok değil hani güler misin? ağlar mısın misali.
Tebrik ediyorum Osman Bey önemli bir konuya değindiğiniz için.
Sevim ÇAKICI

Hiç yorum yok: